Don
Micheal Corleone sinema tarihine geçmiş olan Godfather serisinin mükemmel
karakteri. Godfather filmini izlemiş herkesin aklında bu karaktere dair bir
şeyler kalmıştır. Bunlar karizması, sertliği, soğukkanlığı veya zekâsı
olabilir. Ama bence Micheal'ı bu kadar akılda kalıcı bir karakter yapan başka
bir sebep var.
Micheal Corleone, seçimlerinde ne kadar
dikkatli olursan ol kadere yenik düşeceğin gerçeğini bize en iyi anlatan
karakter şahsımca. Her zaman kendisi için geleceği ve güvenliği için seçimler
yapmaya çalışan Micheal hikâyesinin devamında tam da istemediği kişiye
bürünürken görür kendini. Ne kadar zeki ne kadar güçlü olursa olsun hayat her
zaman onu alt etmeyi başarır. Babasının yerine geçmeyi hep reddeder ta ki
babası ve büyük abisi ölene ve hayatının aşkı düşmanları tarafından bombayla
havaya uçurulana kadar. Ailesini korumak zorunda olduğunu bu işten artık kaçış
olmadığını farkeder. Filmde Micheal’ın karakter gelişimi muazzam işlenmiş. Önce
saf bir kolej çocuğu sonra savaş kahramanı sonrasındaysa kaderi olan mafya babalığı.
Micheal ona masumluğunu hatırlatması için eski kız arkadaşıyla evlenir ama bu
evlilik de istediği gibi ilerlemez. Karısı erkek çocuğuna hamileyken ilerde o
da mafya işine girecek dünyaya pislik getirecek düşüncesiyle bu çocuğu aldırma
kararı alır. Zaten güven problemi olan Micheal bu haberi duyduğunda insanlara
karşı güveni tamamen yerle bir olmuştur. Micheal ömrü boyunca hep yalnız
hissetmiştir. Ait olmadığı bir aile, ait olmadığı bir evlilik, ait olmadığı bir
hayat. Micheal Corleone duygusal yalnızlığın en iyi tasviridir. İçinde
bulunduğu durumla ilgili hiçbir çözüm üretemez. Her gün hayatta kalma
mücadelesi vermek zorundadır. Mafya babasıdır her an kendisi,ailesi diğer
mafyalar tarafından öldürülebilir. Derdini anlatabileceği kimse yoktur onu
hayatta tutan tek şey ailesine olan sevgisidir. Tabii karısı çocuğunu
aldırdığında ailesine olan bağlılığını da sorgulamaya başlamıştır. Micheal,
Oğuz Atay‘ın tabiriyle tam bir tutunamayandır. İhanetlerle, ölümlerle ve büyük
trajedilerle sürdürdüğü hayatında tutunmaya çalıştığı dal genelde ailesidir.
Ailesini korumaya çalışırken ona ihanet eden erkek kardeşini öldürmesiyle Micheal
artık ne yaptığını ne için yaşadığını anlayamaz hale gelir. Filmin sonunda da
hayatının aşkının öldüğü yerde bir başına yaşama gözlerini yumar.
Sen, ben, hepimiz aslında birer Micheal Corleone
örneğiyiz. Birer trajik kahramanız. Ailemize, hayatımıza, çevremize uyum
sağlamaya çalışıyoruz. Belki de bunu yalnızlığın karadelik gibi içine çekici, mahvedici
duygusundan kaçmak için yapıyoruz. Hedeflerimiz, tutkularımız, sevgimiz için
yaşamaya, aynı zamanda da karakterimizden taviz vermemeye çalışıyoruz. Ama
günün sonunda yazgı karakterimizden de sevdiklerimizden de üstün geliyor.
Yalnız yaşıyoruz, yalnız ölüyoruz. Bu düşüncenin ağırlığından kaçmak için
tutunacak dallar alıyoruz. Ama yalnızlığın kuvvetini sindirebilecek bir dal bulmak
her zaman mümkün olmuyor. Bunun acısıyla yaşamayı öğreniyoruz fakat hayatımız, varoluşumuz
kocaman bir acıya, trajediye dönüşüyor.
Daha az acı çektiğimiz,
daha çok sevdiğimiz, aydınlık bir dünya dileğiyle…
İstek, öneri veya eleştiri için mail atabilirsiniz. huseyinemreozlu@hotmail.com